15 Ocak 2011 Cumartesi

"mai ve siyah" kart

3 tane mavi kart gelmedi diyor arkalardan bi adam, aha diyorum korktuğum oldu...

biri mavi kart diyince, eski evdeki komşu Arife Teyze geliyor aklıma, Arife Teyze hayatı boyunca sanki maaş için değil mavi kart için çalıştı, patronuyla yaptığı mavi kart pazarlıklarını öyle bir anlatırdı ki, ("mavi kart var mı dedim, yapacaz dedi, hemen yapılırsa girerim dedim, tamam dedi") mavi kartın sadece otobüslerde geçtiğine uzun süre inanamadım, o zamanlar akbil de yoktu, neticede bir kağıttı mavi kart, insan hayati bişey olduğuna inanmak istiyor.

otobüs tıklım tıkış, sabahın körü, Şile Yolu'ndan Altunizade'ye gidiyorum, ordan da Kadıköy... kafamdan küçük hesaplar geçiyor, "ulan Altunizade'de 14F gelse de durağın sonuna kadar götürse", diye otobüsün 50metre fazla gitmesine değişik anlamlar yüklüyordum, bi ses geldi arkadan, 3 tane mavi kart gelmedi kaptan dedi adam, hadi bir tane neyse iki tanesi de karışmış olabilir ama üç fazlaydı, çalınmıştı,sahipsiz akbillerin bir o yana bir bu yana gidip geldiği, anonslarla sahibini aradığı 11ÜS artık bir batakhaneydi. hala geri gelme ihtimali olduğuna inandığı saniyelerdi, iki üç kişi sesini yükseltmmişti, otobüsün durdurulacağından korktum, beni ararlarsa ne yapacağım ben diye düşündüm, sonra dedim banane ben çalmadım ki, kendime ispatlamak ister gibi ceplerimi kontrol ettim, yoklardı, rahatladım, ama yine de önlerdeydi, potansiyel suçluydum,

Bi de adam demez mi çekmeköyden bindik, işte korktuğum oldu, genelde arkadan binen ben, bu sefer önden binmeseydim benimki de gidecekti, bu ihtimali düşündükçe kanım çekilir gibi oldu, sanki biri Arife Teyze'nin anısına saygısızlık yapıyordu, mavi kartımın bir gün olmadığını düşündüm, tek vesait olsun diye 14ŞB ye binip Ataşehirin içine girecek hatta ziverbey trafiğine göğüs gerecek... hayır hayır.. kötü bir rüyadan uyanmış gibi kafamı sallayarak hastalıklı düşüncelerimi uzaklaştırdım, en kötüsünü düşünmemem lazım, mavi kartım cebimde duruyor, 14ŞB de hala sadece bitirmem gereken kitap olduğunda bineceğim bir araç olarak yerinde duruyor, fakat araç körüklü, bunun yarını da var, mavi kartın gidip gelmesi en az 15 dk, yani artık bu 15 dakika ömrümden ömür alıcak bundan sonra, aralardan bakarak takip etmeye çalışıcam, 2 metre sonrasını göremicem, bu 15 dakika bana ümraniye trafiğine girmemenin marjinal faydasını sıfırlayacak, trilyonluk yatırım olan ŞİLE YOLUnu gözümde sıfıra indirecek.

hemen ayın kaçında olduğumuzu düşündüm, 15, Kübra Hanım'ın (muhasebeci) yol parası konçertosuna daha 24 gün vardı, 24 gün ŞB... işte o an gemi adamı olmayı düşündüm, beni bu stresten ancak bu kurtarırdı,

benim bunları kurmam 4 dk sürdü, aynı anda akbilleri çalınanların başka Kübra Hanım'lar düşünmesi de denk zamanda oldu ki 4 dakika sonra konuşmalar başladı, en çok Bebek'te çalışanın sesi çıkıyordu, (Çekmeköyden Bebeğe 14ŞB ile gitmek). Adam önce "yazık" dedi, evet gerçekten de "yazık"tı ama bu genel bir tabirdi, "nolucak halimiz böyle garibanın ekmeğiyle oynamak" dedi, hala özele girmemişti ama yaklaşıyordu, bütçesini sarsan bir olay olduğunu belli etmek istemiyordu, halbuki bütün mavi kart hırsızlıkları, mutlaka bütçe sarsar, (Kübra Hanım sigortası) "ama takip etmemiz lazım, bizde de hata var" dedi, "kim uzatıyorsa yanındakine bakacak" dedi, "uzatıyor mu cebine mi atıyor"  diyerek herkese potansiyel suçlu muamelesi yaptı, amca giderek masraflarını farkediyordu, Bebek bu boru değil 4 vesait, dozu arttırdı, "yakalansa yakalanır da belediyede de iş yok belediyede de bakma sen" diyerek bulunulan araçta yüzde 90 lara kadar söz sahibi olan kutsal değerlere laf ediyor, adeta uçuyordu, aylık sarıgazi haber dergisinde 4. sayfada "nankörler başlığıyla çıkabilirdi". birden YAU BU ADAMLAR BAŞLARINI YASTI...YATAĞIN... YASTIĞIN ALTINA NASIL KOYUYOR YAA diye bağırdı, işte bu gerçekten şansızlıktı, rahmetli Tansu Çillere de olmuştu bu, Halili...hasilii..hali..hasilitasyon görüyor bunlar demişti, adam en iddialı lafını yanlış söylemişti, ama iktidarı daha üzün sürmüştü,  onaylayan kafalar, "bunlar bu işi iş edinmiş iş" diye katıldılar, bir tane teyze söz isteyerek, her zaman akbillerinizi takip edin ben hep söylüyorum sahip çıkın her zaman, dedi. Abi belediyeden devlete geçti, devlet görevini yapmıyorsa vatandaş yapacak dedi, bir iki popüler örnek verdi, sonra bunun öbür tarafı var diyerek muhtemelen hala içerde olan hırsıza gözdağı verdi, "Cenab-ı Rabbim herşeyi sorucak bir bir sorucak, o zaman kötülük yapanlar ortaya çıkıcak" diyerek de yarı çocuksu yarı kadere boyun eğen bir genellemeyle kendini de sütten çıkardı,(14ŞB nin Dudullu'da yavaşlayan şöförü geldi aklıma) allahından bulsunlara getirmiş, olayı kabullenmişti, ama hırsız eğer şuan yakalanırsa linç edilebilirdi, arkamda gözlerin dolduğu anı hissettim, sessizlik oldu, abi milyarlar harcasa edinemeyeceği bir popüliteye akbilini çaldırarak sahip olmuştu, (hem de Kübra Hanım'ın hesabıyla 120/30x24(=96)TL'yle).. artık turistik çamlıca durağını geçmiştik, geçmiş olsundu, abi son bir gayretle bir daha bağırdı "BUNLARI İKİ BİLEĞİNDEN KESİP HABERLERE ÇIKARICAKSIN BAK BAKALIM Bİ DAHA YAPICAK MI"... orantısız güç kullanmıştı, belediyeyi devleti eleştirip, bir çocuk gibi kötü insanları allaha havale ederken birden şeriata bağlamıştı, millet parkı durağını da geçmiştik, arkalardan gelen bir kadın şöföre 10TL uzatıp, ben Sultanbeyliğinden bindim de vermedim, bir kişi alır mısınız dedi, Kübra Hanım mı diye baktım, değildi...ama çok uyanıktı, hayran kaldım.

1 yorum: