yavuz sen ne ayaksın ya,
bi star bulmussun kendine şener şen diye biri, oyuncuya güvenip yazıosun filmi, ortalama çekiyosun, göklere çıkarılıyosun, yine parlak zamanında cem yılmazı alıyosun, veriosun cemli sahneyi, veriyosun kişisel büyük oyunculuğu kenarda durup stop diyosun.
yok o kadar değil tabi, yavuz fena adam değil, yaptığı iş itibariyle de yönetmen sineması yerine oyuncu sinemasına ağırlık vermesi de bi tercihtir, olur yani.
fakat ben diğer tarafı tercih ediyorum ve senin anlatmaya çalıştığın gibi o iş öyle sakal bırakmakla, fular takmakla yeni yüz bulmakla olmuyo.
1990da çektiği filme şuan tepki gösteriyorum, evet biraz geç kaldım.
madem ki kişisel blog filmi ilk izlediğim zamanı annatiym kısaca,
ilk filmimi çekiyordum o sıra, becerememekten, bir türlü organizasyonu yapamamaktan ağrılar girmişti karnıma, ne istesem tam olmuyordu, bin tane dertle uğraşıyordum, 19 yaşında falandım heralde, bu filmi görmüştüm trt 2 de, bir adam film çekerken milyon tane aksilikle uğraşıyor. sonunda çekiyor ama beğenilmiyordu, kendimi bulmuştum filmde, haşmet asilkan bendim, dün gece nerden estiyse tekrar izlemek istedim filmi, film aklımda kaldığı kadar iyi değildi.
aşk filmlerinin unutulmaz yönetmeni, haşmet asilkan.
yıllarca kim meşur olmuşsa, şarkıcı-türkücü kim popülerse onun filmini neredeyse aynı konu üzerinden çekmiş, hep ağlamaklı hep dramlı filmlerde aynı kişilere rol vermiş, gişesi kesin, senaryosu belli deneyselliği sıfır işlerle, sadece teknikten anlayıp yönetmenim diye geçinmiş bir adam haşmet asilkan.
yavuz turgulun bir karakteri,
ortaokul terk, kunduracı bi adamın mümin adındaki oğlu, sonra oyuncu olurum belki diyip piyasaya ismini değiştirerek girmiş.
ayna karşısında takıyor fuları, kirli sakalı bırakıp evi kitap doduruyor. yeni tanıştıklarına 12 eylül mağduru olduğunu, kitaplarının bi o kadarının da toplandığını, galatasaray mezunu olduğunu, içerde çok işkence gördüğünü söylüyor, politik kitapların arkasında kerime nadir saklıyor, klasik müzik dinliyor.
bu kadar kara mizah mıdır acaba türk sinemasının deneysel yönetmenleri ve elle tutulur işler yapan zaten az sayıdaki adamların hayatı,
ya da bunları eleştirecek adam yavuz turgul mudur, şimdi ttnet reklamlarıyla maymuna çevrilen şener şen midir.
toplumdaki "şener şen varsa iyidir" "en iyi oyuncudur" "büyük ustadır" klişeleri bunun en büyük örneği, hakikaten şener şen çok büyük oyuncudur, en iyisi de olabilir, aksini düşünmüyorum, ama oyunculuk denen işi tekdüzeliğe indirgeyip sonra da en iyisini size pazarlananlar üzerinden seçerseniz başka kimseyi bulamazsınız zaten.
film deneyselliğe darbe indiriyor esasında, içinde terörist geçen senaryoları, çok normal bir şeymiş gibi oynuyorlar deme faşistliğinin kara mizahını yapıyor içten içe.
filmde adam "halkıma borcum var" diyor, yer yer eli silahlı adamı haklı çıkarıyor, "işte deneyseller bu zırvalarla yeşilçamın emektarlarına iş vermiyor, işleri de ters gidiyor, halk da bunları zaten beğenmiyor" diyor.
bu sadece işleri ters giden bir adamın tutunma çabası değil, garanti iş yapmazsanız, içine türkücü, star ve aşk koymazsanız, bu halk sizi beğenmez diyor kısaca,
bu durumlar eleştirilebilir evet, ama bunları şener şen üzerinden, müjde ar üzerinden cem yılmaz üzerinden ün yapan, standartların ötesine hiç çıkamamamış dümdüz bir yönetmen mi eleştirmelidir.
kaldı ki halkın duyduğu ilgi filmin gerçekten iyi ya da kötü olduğunun bir göstergesi midir.
her şeye olduğu gibi sinemaya da benzer yüzeysellikte bakan halka, sadece istediklerini veren, göstermek istediklerini gösteren, köylü milletin efendisi vurgusuyla kıç yalayıcılığında engel tanımayan, gözüne sokan anlatımlarla tüm zeka düzeylerini, tüm entelektüel birimleri, tüm genel kültürleri aynı seviyeye indirgeyen keyifli/ağlak 2 saat geçirmekten öteye gidemeyen klişe filmleri, rüzgarıun esiş yönüne göre sahneye en bilindik etnik sanatçıyı çıkarıp, en bilindik türküsünü söyleterek, aslında onlarda da iyi insanlar var lütfetmeleriyle yönetmen olunmuyor yavuz.
son yaptığın filmlere bak,
eşkiya'nın hepimiz için ayrı bir yeri vardır, eleştiremem,
muhsin bey senin olduğuna inanamayacağım kadar iyidir, ayrıca bunlarda uğur yücel etkisi de vardır,
ama
gönül yarası,
kabadayı,
av mevsimi nedir?
bu kadar klişe konularla, güzelliği tescillenmiş, filmi satacak kızlardan, oyunculuğu embesil halk tarafından onanmış kart heriflerden, tamamen alıştığın yöntemlerle, bildiğin ezberlediğin, hiç sıkılmadan aynı şeyleri tekrar tekrar yaptığın filmografinle, sen mi türk sinemasının 3-5 tane "denemeyi" akıl etmiş, söyleyecek sözleri olan yönetmenlerini eleştireceksin.
senin ne gelir gider endişen var artık ne de şakşakçı endişen, şener şen sayesinde voliyi vurmuşsundur, yaşın da epey oldu, fuları tak çık bi dene bakalım bu işler o kadar kolay mıymış.
sevgilerle
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder