saat 8:30...
Rabarba'nın orta yeri sinema diye bağırıyor bir adam.,
"pppıppaa" diyor şampanya açıyor, niyorkta kuru soğuk mu olur diyor, 5:45 saat kuruyor, dontwöribihepinin başını ıslıkla çaldırıyor...
bu adamla yanımda oturan ukala kız sayesinde tanıştım.. bir buçuk yıl oldu, "ben sabahları onu dinliyorum, aaa duymadın mı "dedi,
hemen ertesi gün "duydum".
saniyesinde bayılmadım tabi. çabuk özümseyen bi adam diilim, alışmam kolay olmadı, ilk açtığımda serkan yılmaz vardı, aha dedim bizim tayfadan adamı çaarmış dinlenir bu, ama başta ne yalan söyliym komik gelmedi, daha doğrusu bu bendeki çekememezlik, kıskançlık, ne var bunda ben de yaparımcılıktı,
sonra ukalalığa taktım "yahu bu ne 2 yıl yurt dışında yaşamış gibi telaffuzlar feeaasstt fuut ne amke" dedim.
sonra hep aynı gibi geldi; fakat ilginçtir o sıra iş yerinde çok stresli olduğum bir dönemdi, ve her sabah aynı şeyleri duymak, bir gün önceki stresi hatırlatıyordu, resmen dinlerken geriliyordum, hele ki bi "hayat çikolata kutusu" cingılı vardı ki o çıkınca kulaklığı çıkarıyordum.
yaz geldi motorize oldum,biraz ara verdim.1-2 ay aradan sonra sanırım ağustos gibi tekrar başladım dinlemeye,
bu kez çok farklıydı. özellikle ilkerle olan programları kaydetmeye başladım, katıla katıla gülüyordum,
yolum uzun, hava soğuk trafik... geç kalmanın siniri, godaman saatinde işe giden maaşlı çalışan olmanın gerilimi... 8 den 9 buçuğa kadar 3 vesait yaparak, çoğu sabahlar Çamlıcayı(radyo cızırtılı çeker) baştan sona yürüyerek(trafik sebebiyle) itiş kakış bindiğim, tutunamadan gittiğim 11üs hattına ve daha bi çok şeye tek tahammülüm rabarba...
daha önce en son otra okulda barbaros uzunönel miydi tam hatırlamıyorum onu dinliyodum şahin radyoda, sonra okan bayülgen, sonra muzo, sonra tabi yıllarca hiç radyo dinlemedim
Mesut Süre'nin blumberkte çıktığını çok geç öğrendim yutuptan açıp bakiym dedim, ses görüntü kombinasyonuna inanmadım, çok garip geldi, fakat ilginç bi şekilde o ukalalıktan uzak çok mülayim çok içten ve çok yakın buldum, (2.01lik adamı nası yakın buluosam)
zamanla sadece onun değil konuklarının da; başta ilkerin, nurinin, firuzenin ve serkanın, melis taşanın, kemal ayçanın ece bozkayanın özlemin ömürün de bağımlısı oldum, pek bi sevdik, programa da çok yakıştıklarını düşünürüm hala,
türkçeyi kullanışından sayısal zekasına, cebinde hazır tuttuğu hikayelerden "ne desem '...leyim' diyeceksinlerine, bir kelimeden telefondakini tanıyan olağan üstü hafızasından sosyal içerikli mesajlarına, şive yapanı göndermesinden, basit şakaya mesafeli duruşuna kadar çok ayrı bir yeri var hem radyo kanalının hem yayın şeklinin hem de yayıncıların çoğunun.
siyaseten de aynı ideolojinin farklı çatallarında olmamız daha da yaklaştırıyor tabi, ben sadece izmiri onun kadar sevmiyorum, eskişehire bağlılığımız aynı, acaba sadece güldürmek ve insanların içini açmak zorunda olmadığı bir program yapsa nasıl olurdu diye merak ediyorum bi yandan.
politik bi program yapsa dış işleri bakanıuna 3 kere figaro dedirtir mi, ya da "şimdi de bizi zonguldaktan bir milletvekili arasın, yannız samsun mlletvekili arayıp da yannız ben zonguldak değilim de falan olmasın deli eylemeyin burda" der mi acaba?
küçük dinleyicilerle bile büyük gibi sohbet etmesi, günün sorusunu sorması ne kadar içten olduğunun bir ıspatı, komikliğinin ötesinde okan bayülgen tarzı var bence mesutta.
kendisi inkar etse de bişeyler değişiyor devamlı kulak vermediği ritim duygusu, çaresizce mp3 pleyıra geçmek, nazar etme nolur, kal sağlıcakla, haymana ovasına dönüşüyor, konukların günleri, ağırlanışları, 2li kombinasyonlar programa renk katıyor.
bu yazıyı geçen çarşamba nuri ve firuze yayına berbaer katılınca yazmaya karar verdim.
şimdiye kadar ki en iyi programdı.
zaman zaman o kadr twit atmak istiyorum mail atmak istiyorum ki, ama otobüste zor oluyor tabi tutunmak bile zorken başlan da yaz da bin tane iş. twitim okununca da nası mutlu oluyorum belli değil.
he bi de bi keresinde çook önceden facebookta cevap vermeyince kızıp silmiştim, acaba yasaklılar listesine girmiş miyimdir diye merak ediyorum bi yandan, belki kendisi bunu okursa cezamızı 3 aya indirir diyorum.
aramaya da pek cesaretim yok bi kere denedim düşüremedim, geçen gün mahallenin muhtarlarının müziğini bilmeme rağmen aramayı çok isteyip cesaret edemedim bir kere arasam gerisi gelicek gibi geliyor, belki zamanla bir nejat, bir selçuk, bir furkan bir edincik bir şebnem hatta bir hasan bir kubilay kaptan bile oluruz.
sabahın, günün, pazartesinin, ay sonunun, bitmeyen işterin, gelmeyen ödemelerin bütün stresini alan adama bir selam olsun bu yazı... ister 3. ödülü yerine koysun, isten 254 bininci dinleyici, isterse cezamızı 6 aya düşürsün..takdir onuın..
bitirtmemmmm...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder