10 Ağustos 2013 Cumartesi

melek’i bekliyor hâlâ…

Bugun 26 temmuz 2013 cuma ve ben bugun yine bu seyin yaratim sureci sartlarina dualar ederek deniz otobusunde sallana sallana gidiyorum. Bunu yazan ya da duzenleyen adamlara ovgu yapmaktan vazgectim artik, bunun nasil yapildigiyla ilgilenmeye basladim, bi insan bole biseyi nasil yapar. Bi insanin yarattigi sey nasil nefes alir, acaba bu sarkiyi bir kadinla bir erkek yatakta mi yapmislar, bu sarki bir ilahi olmanin otesinde bir ilah nasil olmus, bu sarki bir tapma olarak yola cikip bi sirk kosma mi olmus zamanla, ben de bunu yarattim ve seninkilerden eksik kalir tarafi pek yok mu demek bu sarki. Yoksa bu sarki 4 dinin ortak ilahisi mi, bu sarki bir omur mu bastan sona. Sarki doguyor yasiyor, kosuyor ve oluyor mu. Bu sarki bittiginde titreyerek yerinde kaliyorsa insan, bu sarki bir orgazm mi.  
Kacinci donusu bilmiyorum, gunde kac posta dinleyebilirim olurum onu da bilmiyorum. Ilahi denen biseye bole laflar solemek gunah mi onu da kestiremiyorum, cunku omrumde bir rokfor peynirini bu kadar ovdum bir de bu sarkiyi. Ama bu bir sarki olmayabilir. Ya da buna muzik denmeye bilir. Dunyanin en iyi ensturmanlarinin bir araya gelip, mukemmel notalari mukemmel zamanlamayla cikarabildigi ve mukemmeli yakaladigi bir tutorial bu, evet bu sarki muzik isimli lisansli programla birlikte neler yapilabildigini gostermek amaciyla kutunun icinden cikan bir tutorial, knexin motorlu lunaparki, notalarin kullanim klavuzu, effect plugininin ornekler klasoru, bununla bunlar yapilabilir duyurusu, dolmabahcede bir toplanti tertip edip eger bu isi cok iyi ogrenirseniz belki bir gun bu sarkiyi bile yapabilirsiniz demek bu tum muisyenlere. 
Baslarken belli edio kendini gorkemiyle, bir tunele giriyorsun, baskalarinin duyamayacagi kadar ilerleyince yankilanmaya basliyor ses, once kurallar okunuyor,  birazdan oyle bisey duyucaksiniz ki hazir olun, bu diger dunya, suandan itibaren hic bisey ayni olmicak, bunu duyduktan sonra dinlediginiz hic bir muzik artik muzik olamayacak, erkan ogur bile. lunaparkta az ilerisinde dunyanin en karmasik raylari olan trenin ilk kalkisi gibi duzlukte seyir halinde ilerliyor sozler. Metronom gibi konusurken tempo tutuyor adam, sizi uyarmaya, geri donun demeye calisan ve giderek kayan ve sizden uzaklasan bir adamin son cigligi gibi siklasiyor kelimeler ve iste tren raylardan asaagiya dusmeye basliyor. 
Biri cikip bunu anlatiyor, yanina biri daha gelip onu destekler gibi konusuyor, birinden dert yaniyor sanki, ona dunyanin en iyi insani oldugunu iddia eden adama gunahkar oldugunu ispatlamaya calisiyor sanki, digeri de ona katiliyor, sonra tartisiyorlar, derken biri araya giriyor, teker teker konusun diyor, hepinizi dinleyecegiz, bugun hersey konusulacak, cunku artik dunyada degiliz diyor, evet dunyadan uzaklasali cok oldu ve artik hakikaten geri donusu yok, bir cirpida anlatiyor icinden ne geliyorsa zayif kiz, dokuyor icini, en buyuk cikarimi tek bir cumle, onu sik sik vurguluyor, bana boyle soyledi, ben bisey yapmadim bana boyle soyledi, ben eve gidiyodum bana boyle soyledi.  
Sonra oyle bir feryat ediyor ki kiz, bu kez bisey demesi gerekmiyor, sadece icinden hangi ses geldiyse onu cikariyor ve butun alemler ona katiliyor, onu destekliyor, bu soyledigin kimsenin aklina gelmemisti diyor, kimsenin dusunebilecegi gibi bisey degil bu. kamera o alemlerin disina cikiyor, disardan artik canlilarin degil alemlerin tartismasini dinlemeye basliyoruz, alemlerin karar sureci basliyor. 
Cok uzklardan geliyor o 
En uzaktan en zor ihtimali canlandirmaya geliyor, ve anlatmaya basliyor kimsenin anlatamayacagini.

Derken iste o ses geliyor. Biri sonunda acikliyor herseyi, sonra yanindaki de kendi dogru bildigini, ona digeri katiliyor, konusuyorlar hic susmadan, konusmayi dun icad tmis gibi konusuyorlar, ahmetten ne ogrendilerse oyle anlatiyorlar, nefesleri kesiliyor yerlerine baskalari nefes aliyor, orasi baska bi alem, orada baska kurallar isliyor, anlatmaya devam ediyorlar, bikmiyorlar, susmuyorlar, dunya catladi catlayacak, artik nefes de almiyorlar, sona geldiginin haberi oluyor nefesin bitisi, dakikarca inip cikan gogusler simdi duruyor, icinde son kalani da bosaltiyor, 

Şêx Mendê Feqiran a...

Rokfor

Benim rokforum herkesinkinden daha küflü, çünkü yemeye kıyamıyorum.

4 Ağustos 2013 Pazar

Borcam

huzur nerde başlıyor, bi bungee jumpingde atlama anını düşün, atlamadan önce huzurlu olmadığın muhakkak kendini bıraktığında kendini bir şey olmayacağına inandırmışsan huzur başlayabilir mi, ya da esas keyif alınması gereken o andaki heyecanken aşağıya indiğin an mı daha çok huzur verir, yani yapmayı istediğin iventin oluş anı mı daha büyük keyif verir yoksa yaptım diyebileceğin ilk an mı, bunu yapmış olmanın huzuru mudur seni mutlu eden yoksa yer çekiminin tehlikesine meydan okuyuş anın mıdır bunu ayakta tutan, ne olursa rahatlarsın sen, şuan bütün dünya önünde pervane olsa ne olur ki bu olduktan sonra, çirkin bi çakmak mı hatırlatacak sana sosyalliğini, yoksa gurur duyduğun derme çatma anılardan alınan doku örnekleri mi, kim olduğunu ne kadar bastırmaya çalışabilirsin, ya da nasıl durduğunu daha mı çabuk farkederdin zamanında araba yarışlarını sürücünün gözünden oynamasaydın, bastırmaya çalıştığın ürkekliğin genel halinden daha uzun süre kaplıyorsa, genel halinde sorulması normal değil midir "bişeyin mi var" ın. tüm bağları daha önce de kopardığın olmadı mı, o zaman da rahatladın mı yeminler ettin mi böyle. aldığın milyonlarca kararın yüzde kaçındasın, ntfs olduğu için mi bu kadar yavaş diye şakalar yapabiliyo musun hala "göbeğine bakarak" ve"sırıtarak" düşüş anında aldığın zevk yere indiğindeki mutluluktan üstün değilse, tekrar yapma isteği fotoğrafları görme isteğinden ağır basmıyorsa emekli olma zamanı gelmemiş midir.

huzur neden çabuk gider, safi gördüğün kare midir, içinde bulunduğun dahil oldukların mıdır huzurun açılımı, kafanı götürmek istediğin yere götürünce gelir mi mutluluk. elinde kalan son gemi gidince yanındaki ilk vapura mı atlarsın, hedef küçültmek midir bu, beynelmilel olamıyorsa avrupa yakasına geçelim mi huzuru sağlar sana. sırf böylesi makbul diye "martı"lara "simit" atınca dışardan görünüşünün iğrençliğini, sigarayı daireler çizerek içtiğinde de görebilseydin ve belki bilindik olanı tercih etseydin olabilir miydi acaba.

kime ne anlatacaksın artık. kimin için ne yapıcaksın, esnaflar odası kaydını dondurmadan birini sevebilir misin bundan sonra, ya da bu cümleyi kaç kişi anlayabilir, çakmağa bakınca lanetinden uzaklaşıyo musun bi süre, yoksa bunu sana kusurlu bir vücut mu hatırlatıyor sadece, vücudun mükemmel olması yeterli miydi peki.

kaçıncı kırılışın bu, kaçıncı zorla kaldırıldığın oyun havasında sahnenin orasına burasına itilişin, dalga geçilişin, burnunun yukarıya doğru devam eden sarp kayalarındaki karıncalanma hastalıktan mı, kuyudakine uzattığın elin yetişmediğinde bile biliyordun kuyunun paralel evrende bir kalın dipli bardak olduğunun, sense kuyunun dışına ama bardakla aynı düzlemdeydin, kuyuda değildin ama boyun bardağın dibine bile yetişmiyordu. yani kuyudakinden daha aşağıdaydın ve yalnız sınırların biraz daha genişti, kuyudakini kurtarmak için önce en yukarı çıkman gerekirdi. Oysa kuyudan kurtulanın ayakkabısının altına yapışmıştı bardağın dibi. Evet kuyunun duvarları ıslak, yağlıydı, ama dışardaki kimse bilmiyordu onun kuyudan az evvel çıktığını.

ben istemedim ki oyun havasını, ayna karşısında sallanırdım belki bir iki kere, yeterdi bana, zaten kaç kişi vardı elektrikler kesilse de devam edebilecek oynamaya, düşerken oynayabilecek kaç kişi vardı ki, sanki benim bungee jumpingim biraz hatalı gibi, ya da hayatımın tümüne yaydığım ve ortaokulda robinson ile başlayan defo burda da var, benim bungeem yukarı çıkıp tekrar aşağıya inmekten ibaret değil, yukarı bi şekilde çıkıp kuyunun içine doğru inmeyi göze alabilecekken beklemediğim bir şey oluyor ve ben zeminden yerin dibine doğru yaşıyorum sonsuz heyecanımı, uzaklaşıyorum herşeyden ama yukarı doğru değil, ben ease'yi ters veriyorum belki, kuyunun içindeki çıkaramayınca içeri girmeyi bile kabul edebilecek biri olmakla övünmeyi seviyorum, ama iki nüfuslu sıkış sıkış bir kuyunun içinde bile "akla gelmeyecek" olarak kalıcağımı biliyorum.