"Artık sazın bağrı mı olur,
kimsenin bilmediği bir ağrı mı,
gider kendine gömülürsün,
yoksa bu şehir, bu sokaklar,
seni alır kullanır,
santim santim çürürsün..."
"bazen bir uçurum kalır" demiş ya hayaloğlu, tam ordayım işte, diğer "bazen" e "martı"ya "leş"e gerek yok, tam bir uçurum hali, velveleyi kendim koparıyorum, intiharı zaten durmadan ediyorum,
"sırtımı ağaca yaslayıp susmayı hayal ederek" susuyorum,
hangisi intikam bunların, eğer bir hesap varsa ortada, en alacaklı bensem belki, niye intikam alınan oluyorum.
bu şarkıyı kaç kere dinledim bilmiyorum, niye bu kadar sevdim bilmiyorum, neden durup durup şimdi çıktı karşıma onu da bilmiyorum, hayatımın en bu şarkıya ihtiyacı olduğu zamanında bu şarkının çıkması ne ilginç,
hayatımda ilk defa gerçekten hasta olduğumu düşünüyorum, acil ilgilenilmesi gereken bi hastayım ben,
tam 3.sayfa yazısı oldu "en son böyle yazmıştı" diye.
nası oldum böyle bilmiyorum, üstüste fışkıran rüzgarların intikamı galiba bu,
rüzgarlar kovuyor beni, bu çok açık artık, buralarda durma diyor bana,
anladım;
deniz kıyısında yer yok bana,
kudurmayan bir deniz bulana kadar da kendime gömülmekten de sıkıldım artık.
"şimdi bir yeni sevda mı olur
kimsenin kapını çalmadığı bir inziva mı
tutar sıfırdan başlarsın,
yoksa bu ilişkiler bu zaaflar,
seni yiyip bitirir,
dirhem dirhem azalırsın."
ne güzel de yazdı n:)n:), bazen biriyle daha önce tanışmadığım için hayıflanırım, onda defalarca bunu hissettim.
bana bir şarkılar şiirlerse serbest olsa gerek, dinleyerek azalmayan, azaltmayan tek şey o belki, belki onların seçme hakkı olsa onlar da kudururdu,
yasmin yanına yaklaştırmazdı,
aynur gönül koyardı, mikaili de zorlardı,
kardeşler arkasını dönüp halay çekerdi,
hozan sazının kablosunun çıkarır kuru kuru çalardı.
sertap çok bağırmazdı belki ben dinlerken,
nazım bile çabuk çabuk geçerdi şiirlerini tarih vermeden,
şiwan da knar da posta koyadı bana
erkan gazele girer miydi ki yine,
bülent çabuk bitsin diye bir iki tesadüfü atlardı,
esma sesini inceltmezdi, livaneli nakaratı söyler geçerdi, yorum eksik kadroyla çalardı,
kazım küserdi direk
goran en azından beyaz giymezdi,
belki bi ederlezi... ya da yok yok o da giderdi,
kudurmayan deniz bulucam elbet bi gün, o zaman çarparlar mı ki yine...